Abdülkadir Geylani hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Künyesi, `Ebu Muhammed`dir. Muhyiddin, Gavs-ül-a`zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a`zam gibi lakabları vardır...
Abdülkadir Geylani hazretleri, 1078 (H.471)`de İran`ın Geylan şehrinde doğdu, 1166 (H.561)`da Bağdad`da vefat etti. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost`tur. Hazret-i Hasan`ın oğlu Hasan-ı Müsenna`nın oğlu Abdullah`ın soyundandır. Annesinin ismi Fatıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkadir Geylani, hem seyyid, hem şeriftir. Yüksek dereceye kavuştu...
Abdülkadir Geylani hazretleri, Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid idi. Kadiriyye tarikatının kurucusudur. Ehl-i sünnet itikadını ve din bilgilerini her tarafa yaydı. İlim için vefakarlıkta emsali az bulunur bir veli idi...
Resulullah efendimizden hazret-i Ali vasıtasıyla gelen feyizler, manevi ilimler ondan sonra hazret-i Hasan ile Hüseyin ve `Oniki İmam`dan diğerleri ile devam etti. Bunlardan sonra gelen evliyaya feyizler hep `Oniki İmam` vasıtasıyla geldi. Abdülkadir Geylani hazretleri dünyaya gelip veli oluncaya kadar hep böyle idi. Fakat o evliyalıkta yüksek dereceye kavuşunca, `Oniki İmam`dan gelen feyizler, ilimler, bereketler onun vasıtasıyla geldi. Başka hiçbir veli bu makama ulaşamadı. Kıyamete kadar, her veliye feyizler onun vasıtasıyla gelecektir. Bunun için kendisine `Gavs-ül-a`zam=En büyük Gavs` denildi. Yalnız İmam-ı Rabbani hazretleri bu hususta onun vekilidir.
`Bedeniniz acı duyuyor mu?`
Vefat edeceği sırada, oğullarına buyurdu ki: `Yanımdan ayrılın! Çünkü zahirde, görünüşte sizinle, batında Allah ile beraberim. Yanımda sizden başkaları da vardır. Onlara yer açın. Onlara ebedi gözetin. Burada büyük rahmet vardır. Onları sıkıştırmayın!`
Son anlarında, oğlu Abdülcebbar; `Babacığım, bedenin acı duyuyor mu?` diye arz edince; `Bütün uzuvlarım acı içindedir. Yalnız kalbimde hiç acı ve elem yok. O, Allah iledir` buyurdu.
Daha sonra; `Kudret ile hakim, kullarına ölüm ile galib olan Allah, her ayıp ve kusurdan münezzehtir. La ilahe illallah Muhammedün Resulullah!` Sonra da; `Allah, Allah, Allah!..` deyip sesini kesti, dilini damağına yapıştırıp, mübarek ruhunu teslim eyledi.